SELİM SOMUNCU: “MEHMET ÂKİF, MÜŞTEREK BİR DİLDİR”

 

KSÜ öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Selim Somuncu’yla Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları'ndan çıkan editörlüğünü Duran Boz’la paylaştığı Safahat Şairi adlı inceleme kitabını konuştuk.

 

Duran Boz’la birlikte hazırladığınız Safahat Şairi kitabı geçtiğimiz aylarda Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları'ndan çıktı. Hayırlı olsun. Safahat Şairi gibi bir kitabı yayına hazırlama fikri nereden ve nasıl doğdu?

 

Öncelikle teşekkür ediyorum. İstiklal Marşı ve Mehmet Âkif Ersoy, modern Türkiye için son derece önemli bir manaya haizdir. Bu önem ve değere binaen 2021 yılı, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yılında Resmî Gazete’de yayımlanan genelge ile “Mehmet Âkif ve İstiklal Marşı yılı” ilan edildi. Bu bağlamda millî marşımızın şairi olarak resmî bir kabule dönüşen Mehmet Âkif Ersoy imgesi, hatırlanmış ve hatırlatılmak istenmiştir. Mehmet Akif'i yeni kuşaklara anlatma, onların berrak zihin dünyasında Âkif'i anlamlandırma ve İstiklal Marşı şairine ilişkin imgeyi kuvvetlendirme sürecine katkı sunmak için böyle bir çalışmaya karar verdik.

 

Kitabın ismi dikkat çekici: Safahat Şairi/ Hatıralar, Portreler, Safahat’a Sosyolojik Bakış ve İzlekler. Kitabın ismini pekâlâ Mehmet Âkif de koyabilirdiniz. Fakat sanki bir şeye işaret etmek, dikkat çekmek istiyorsunuz Safahat Şairi derken. Bu konuyu biraz açar mısınız?

 

Elbette. Yaşadığı çağa müdahil olan bir şair olarak Âkif, hiç şüphesiz ardında son derece değerli hatıralar bırakmıştır. Bu hatıraları Safahat ile ölümsüzleştirmiştir. Aslında sanatkârı ölümsüz kılacak olanı tek bir cümle ile özetlemek oldukça zordur. Bununla birlikte sanat eserinde ölümsüzlük veya bir diğer ifadeyle kalıcılık kavramını formülleştirip bir kalıba dökmek de pek mümkün değildir. Safahat’ta yer alan şiirlerin her biri tarihin önemli vesikalarıdır. Safahat, yaşanan ve yaşanılan durumların “safha safha” anlatılışı ve şairde bıraktığı derin izlerin derlenişidir. Âkif’in, şiirini yaşananlardan ve kendi yaşadıklarından hareket ede¬rek kurması, Safahat’ın bugün hâlâ okunmasında güçlü bir etkendir. Söyledikleri, inandıkları ve yaşadıkları birbiriyle tamamen örtüşen “Safahat Şairi”nin gücü, bir anlamda bu durumdan ileri gelir. Şöyle ki Âkif'in şiiri, sosyal olgular üzerinden inşa edilmiş bir şiirdir. Bir anlamda günümüzün sosyolojik inkırazlarına da Safahat’ta rastladığımızı ifade edebiliriz. Kitabımızın içerisinde yer alan yazılar doğrudan bunu incelememektedir. Bununla birlikte bu ve benzeri her çalışmanın ana gayesi “Safahat Şairi”ni ve “Safahat Şairi”nin şiirlerini, düşüncelerini kalıcı kılan unsurları irdelemektir. Kitabımızın ismini belirlerken bu hususları dikkate aldık.

 

Farklı araştırmacı yazarlardan aldığınız yazılardan oluşuyor kitap. Merak ediyorum, başlıkları belirleyip yazıları sipariş mi ettiniz, yoksa belli bir yazı birikimi vardı zaten, bundan seçmeler yapıp düzene mi koydunuz?

 

Kitabımızda yer alan bazı başlıklar yazarlar tarafından önerildi. Önerilen bu başlıklar, hâlihazırda teşekkül eden ya da genel çerçevesi hazır olan yazılardı. Bununla birlikte bazı başlıklar ısmarlama yazdırıldı. Kitaba girmesi için tarafımıza gönderilen bazı yazılar ise çeşitli nedenlerle geri çevrildi. Bahsedilen bu süreçle birlikte Mehmet Âkif’in şiirinin ve davasının anlaşılmasının önüne geçecek her türlü engeli ortadan kaldırmaya matuf bir metinler silsilesi ortaya çıktı.

 

Mehmet Akif’e ve Safahat’a dair çok sayıda kitap neşriyatı, yüksek lisans veya doktora çalışması var. Ama Safahat Şairi’ni açıp üstünkörü incelediğimizde bile, aslında bu alanda daha yapılmamış çok çalışmanın, söylenmemiş çok sözün olduğunu fark ediyoruz. Sizce Safahat’ı bu kadar güçlü yapan nedir?

 

Öncelikle sorunuzun ön hazırlığı olan Mehmet Âkif ve Safahat çalışmaları konusuna değinmek istiyorum. Mehmet Âkif ile ilgili çok sayıda çalışma olmasına rağmen bazı konuların hâlâ aydınlatılamadığını söyleyebiliriz. Sözgelimi arşiv kaynaklarına matuf birkaç Mehmet Âkif çalışması daha geçtiğimiz yıllarda yayınlandı. Âkif’in Mısır yıllarına ilişkin karanlık noktalar çok fazla. Mehmet Âkif’le ilgili söylenmesi gereken esas konular genellikle öteleniyor. Bununla birlikte Âkif’e ve şiirine ilişkin kuramsal çalışmalar yok denecek kadar az. Bu anlamda sempozyumlardan ziyade çalıştaylar gerçekleştirilmeli. Çağrılı konuşmacılarla çok daha sistematik ve planlı araştırmalar yapılmalı. Eksikler tamamlanmalı. Almanların Goethe’ye, İngilizlerin Shakespeare’e ilişkin kuruma dönüşmüş araştırmaları ve çalışmaları bana çok manidar gelir. Birkaç yıl önce bir çalıştayda ilgili kurumlara böyle bir öneride bulunmuştum. Maalesef şu an için bir gelişme söz konusu değil. Söz gelimi her yıl Mehmet Âkif ve Safahat temelli bir tema belirlenip o alanda şiir, hikâye, roman, kısa film vs. yarışmaları düzenlenebilir. Bu yarışmalarda Safahat’ın bölümlerinin, Asım’ın ya da Seyfi Baba’nın, “pastiş” ya da “allusion” gibi yeniden yazım teknikleriyle kurgulanması veya senaryolaştırılması teşvik edilebilir. Yeniden yazım konusu yanlış anlaşılıyor ama aslında büyük düşünür ve yazarların en iyi yâd biçimi budur. Yeniden yazımlar büyük yazarların yüceliğinden bir şey götürmez bilakis onların büyüklüğüne büyüklük katar ve mirasını zenginleştirir.

 

Bir yürek adamı olan Âkif’in ömrü, yaşadığı toplum için çile çeken bir ömürdür. Çekilen bu çile, Safahat’a tüm doğallığıyla yansır. Vefatının üzerinden yaklaşık yüz yıl geçmesine rağmen Âkif'in şiirinin, işlediği temaların ve söylediklerinin bugünü oldukça ilgilendirdiği ifade edilebilir. Âkif’in, şiirini yaşananlardan ve yaşadıklarından kurmasının, Safahat’ın bugün hâlâ bu kadar okunmasında büyük bir etkisi vardır. Safahat’ı incelediğimizde Safahat’ta her kesimden insanın yer aldığını söylemek mümkündür. Burada anlatılmak istenen, hayatın her kesiminden insanın yer aldığı Safahat’ın, söyleyeceği çok fazla sözün olduğudur. Âkif, Safahat ile toplumun müşterek dilini yakalamıştır. Dolayısıyla Âkif, müşterek bir dildir, hissediştir, duyuştur. Safahat’ı bu denli güçlü yapan unsurlar, belirttiğimiz hususlardır.

 

Eklemek istediğiniz bir husus var mı?

 

Mehmet Âkif ile ilgili bu tarz çalışmaların devam etmesi ve dahası yeniden yazımların başlamasını, artarak çoğalmasını ümit ediyorum. Teşekkür ediyorum.

 

Söyleşi: Ömer Yalçınova

 

Evelâhir Sayı - 13